top of page

LEMON SQUEEZY

Arts, Crafts & Motherhood

Search
Writer's pictureAhmet Sami

Birinci Zat, zuhur ettiği zamanın dinamiklerine göre artmakta olan ateizm ve materyalizme karşı iman hakikatlerini anlatıp, imanı gereği inandığı yoldan zerre adım atmadı. Ömrünü de bu doğrultuda yaşadı ve hakiki imana giden yolların salahiyetini, “iki kerre iki dört eder derecesinde” kat’î bir şekilde anlatıp iman hakikatleri mirasını bıraktı.


İkinci Zat, iman hakikatleri mirasının nasıl kullanılacağını yaşayarak gösterdi. Hakiki imanı elde eden birinin nasıl yaşayacağını, uygulamalı olarak ve başkaları için yaşayarak ortaya koydu. Hasbilik ve diğergamlık timsali bir hayat yaşadı. Zuhur ettiği zamanın dinamiklerinde dünyada artan çatışmalar ve kaosa karşı, takipçilerine hoşgörü ve diyaloğun önemini anlattı. Diyalogla açılan kapıları ve kurulan köprüleri gösterdi.






Üçüncü Zat’ta, Allahu âlem, birinci zatın işaret ettiği iman hakikatlerine sahip, ikinci zat gibi hasbi, diğergam ve diyaloğa açık olacağını öngörmek çok zor değil. Şunu da görmekte fayda var: Çağımızın en büyük sorunu ve hastalığı olan ibneliğe karşı, Üçüncü Zat’ın evli olabileceğini kestirmek zor değil. Dünyanın kurtuluşunun ve barışının, aynı zamanda imanlı, aynı zamanda fedakâr, aynı zamanda diğergam, aynı zamanda ihlaslı ve aynı zamanda hasbi ruhlara ihtiyacı olduğu kadar; fedakâr-cefakâr heteroseksüellere de ihtiyacı olduğunu görmek gerekir.


Şimdi, Üçüncü Zat’ı beklerken, hakiki imanı elde etmeye ömrünü adamış heteroseksüel bireylere buradan bin selam olsun.

176 views0 comments
Writer's pictureAhmet Sami

Updated: Nov 27



…Ben de biraz kızıp azarlamak, ders vermek istiyorum. Evet, bu sabah uyandım ve kendimi bunu söylerken buldum: Ben neden kızıp azarlamıyorum ki? Sahi, bugüne kadar neden böyle yapmadım? Hem de el üstünde tutulan, entelektüel bulunan, saygın görülen, akademik zengin içerikleriyle sürekli övülen insanlar gibi olabilirdim. Neyse, hiçbir şey için geç değil. “Zararın neresinden dönersen kârdır,” dedim Ahmet Sami ve sonuç…


Evet, artık ben de kızacağım.

Mesela bir gün size, neden ceberut kötü insanların korkusuyla gizli gizli buluşup gizli gizli konuşup dua ettiğiniz için kızacağım. Hatta sebebini çok iyi bildiğim halde, “Saklanacak ne vardı da mecbur kaldınız?” deyip, hâlihazırda sizi kızgın küreklerle fırına atmak için bekleyen kalabalıklar arasından alkış alamasam da belki bir tebessüm alırım derdine düşeceğim.


Niyet okumaya başlayacağım mesela. “Saklayacak sakıncalı bir şeyiniz olmasa gizli gizli görüşmezdiniz. Demek ki şeffaf olmaktan korktunuz,” deyip iyice üstünüze çıkıp tepineceğim.

Sonra bir gün canım sıkılacak, sanki hiç size kızmamış gibi davranıp, “Neden yasal sendikaya üye oldunuz? Neden yasal bir bankaya para yatırdınız? Neden valilik izniyle şeffaf bir şekilde yardım faaliyetleri yaptınız? Bunları gizli saklı yapsaydınız, zalim devletten haberiniz yok muydu? Hangi akla hizmet edip de bakanlık izinli eğitim kurumu kurabildiniz?” şeklinde kızacağım.


Yurt dışına gidip ayakları üzerinde durmaya çalışan insanlarla karşılaşırsam, “Türkiye’dekileri geride bıraktınız, yazıklar olsun! Keyfiniz yerinde,” diye kızacağım.

Sonra, yurt dışındaki insanların kendi iaşelerinden arttırıp yardım için Türkiye’deki arkadaşlarına gönderdiği paraları polisin baskınıyla öğrendiğimde ise, yurt içindekileri unutmadıkları için, hâlâ para gönderdikleri için çok kızacağım.

Sonra, parayı yakalattıkları için kızıp birkaç gün sonra yardım kampanyalarını duyduğumda, muavenet yapanlara, “Şeffaf değilsiniz, bu paralar nereye gidiyor belli değil,” deyip yine kızacağım.


Başınıza gelen olaylardan sonra çok değişmişsiniz. Maneviyatınız azaldı, keyfiyetlerinizi ihmal ediyorsunuz. Manevi yönünüz zayıfladı, Allah kelamı yerine kul kelamı konuşur oldunuz,” diye kızacağım.

Sonra da hâlâ Risale sohbetleri yaptığınız için, sizi dinleyen yurtiçindeki insanlar, sırf sizi dinledikleri için cezaevine atıldığında, “Neden hâlâ sohbet yapıyorsunuz? Hâlâ bıkmadınız mı başınıza gelenlerden sonra?” diye söylenip kızacağım.


Arada sırada aklıma gelirse zalime de kızacağım: “Yani delilsiz, hukuksuz, yasasız uydurma suç olmaz,” diyeceğim.

Birkaç gün sonra Türkiye’de kalmak zorunda kalmış, birbirlerini tanımayan iki KHK’lı ailenin çocuklarının okulda tanışıp arkadaş olup beraber ev tutmasından dolayı başınıza gelen olaylara, “Hâlâ akıllanmadınız mı, beraber ev tutuyorsunuz,” diye kızacağım.


Çalıştığım gazete, okuduğum lise, gittiğim dershane, arada bir çıktığım TV kanalı kapandığında, kapatan despotlara, “Neden hukuksuzca kapattınız?” diye kızıp protesto edeceğim.

Sonra o despota çok kızdığım için kendime kızıp, başıma gelenleri hak ettiğimi düşünüp, benim gibi düşünmeyenlere kızacağım.


Ülkenin sürekli gerilime sürüklendiği bir zamanda, leblebi kütürdetir gibi bombalar patlatan insanların üzerine giden polisleri alkışlayacağım.

Polislerin ulaştığı faillerin MİT kimliğini gösterip olaylardan sıyrılmasıyla, MİT ve emniyetin üç-beş maktul ve birkaç bombalı eylem için karşı karşıya gelmesi yüzünden, dün avuçlarım patlayana kadar alkışladığım polislere kızacağım.


Zengin, başarılı, ülkesine istihdam ve vergi faydaları had safhada olan bir ticaret erbabının, ticaret kurumlarının yanında kurduğu ulusal basın-yayın kuruluşlarına çıkıp hükümete kızacağım.

Sonra aynı iş insanına, hiçbir kurum ve kuruluşunda tek kuruş dahi çalmadığı, herkesin hak ediş ve sigorta ücretlerini, tüm fatura ve giderlerini zamanında ödediği için, “Bu kadar mükemmelliğin içinde kesin bir şeyler vardır. Hiçbir şey olmasa bile bir şeyler vardır,” diye kızacağım.


Arada bir ülke imamlarına kızıp tüm ihaleyi onlara yıkacağım. Sizlerin de onlardan nefret etmesi için, “Orhan Efendi, dön ülkene, açıkla bildiklerini,” diyeceğim. Ulu orta kızacağım.

Sonra zalimler onu kaçırıp işkence ettiğinde, hiç utanmadan destek tweetleri atıp, böyle bir günde destek olmayanlara kızacağım.


Bazılarına sadece kızmayacağım, sosyal medyada bloklayacağım. Mesela, gönül rahatlığıyla yalanlar söyleyip insanlara iftira attığımda, “Deliliniz var mı?” diye soran olursa kızıp bloklayacağım.

Sonra, yargı kararıyla iftiralarım ortaya çıkıp, tekzip yayınladığımda, yayınımı paylaşıp beğenen insanlara kızıp onları da bloklayacağım.


Mesela sağda solda aleyhte olan tüm iddiaları hakikatin ta kendisi olarak kabul edip ona göre hükümler kurduğum sırada, araya girip hakikatin kendisini kibarca göstermeye çalışan kim varsa, örgütlü yapı ilan edip kızıp hedef göstereceğim.


Bir gün üstüm açık kalmış şekilde uyanıp, bir siyasetçi için, “Ülkenin gelmiş geçmiş en beyefendi, en mütevazı, en diğergam, en hasbi insanı,” olduğunu söyleyeceğim.

Aksini iddia edenlere kızacağım.

Aradan zaman geçtikten sonra, aynı siyasinin ismini kısaltıp, “çete lideri” olduğunu söyleyip lidere kızacağım.

Ya, sen geçmişte bu kişiyi övüyordun, övmeyenlere kızıyordun,” diyenlere de çok daha fazla kızıp, zekalarının yetmediğini ima edip, pişkin pişkin üste çıkmaya çalışacağım.


Ben size çok kızacağım. Mesela bir gün hocanızın cenazesinde neden sesli Tekbir getirmediğiniz için kızacağım.

Birkaç gün geçmeden, kabrinin başında sesli tesbihat yaptığınız için kızacağım.

Ziyaretçilerin soğuktan dolayı dualarını rahat edemedikleri için kızıp, iki gün sonra soğuktan ve vahşi hayvanlardan kabri korumak adına bulduğunuz geçici çözüm için, “Kabristana anahtar mı koyulur?” deyip kızacağım.

Siz daha bunu sindiremeden, hemen sonra anahtarı olmadığını anlar anlamaz, “Anahtarı yok, güvenli değil,” diye kızacağım.


Sonra bir gün Ahmet Sami’nin bu tuhaf, tutarsız hallerini sorgulamaya kalkan olursa, o kişinin olsa olsa iyi niyetli insanları manipüle eden art niyetli büyük insanlar tarafından, benimle mücadele adına tutulmuş maaşlı kişiler olduğunu anlatıp, bir de buna inanmayanlara kızacağım.


Siyasilerin ne kadar iki yüzlü olduğundan bahsedip, bulduğum her fırsatta beylik laflar edeceğim.

Sonra da mağdur insanlara, “Neden siz de iki yüzlü siyasiler gibi davranıp bir parti kurup pastadan pay almıyorsunuz?” diye kızacağım.

Aralarından bir-iki kişi nefesini toparlayıp cevap verip, “Siyasetle işimiz olmaz,” derse de hemen orada, “Kardeşim, başka çözümün mü var da benim bu müthiş çözümüme laf söylüyorsun?” diye kızacağım.


Birisi benim anama laf söylediğinde çok kızıp yarım hafta ahlak ve etik dersi verip bu tür kişilere kızıp hedef göstereceğim.

Ama benim bir arkadaşım başka mağdurları analarıyla tehdit ettiğinde, tehdit edilenlere, “Siz de çok reaksiyonersiniz, her doğru bildiğinizi her yerde söylerseniz bunu hak edersiniz,” deyip onlara da kızacağım.


Evet, çok kızacağım ve kimse bir şey diyemeyecek. Buna güveniyorum ve eminim. Çünkü zalim, bunların boynunu kütüğe koymuş, başında da balta sallandırıyorken, sağlıklı değerlendirmeler yapamazlar.

Yaşadıkları zihin körelmesinden faydalanıp, daha önce televizyonda söylediğim, “ByLock suç olamaz. Bankaya para yatırmak diye bir suç olamaz. Hayır kurumlarında valilik izinli yardım kampanyasına iştirak etmek suç değil; ceza vermek bir kenara, yargılama konusu bile olmaz,” sözlerimi ben söylememişim gibi, “Sana parayı kim yatırttı? Programı kim kurdurttu? Yardımı kim aldırttı?” deyip, kütükte boynu kramp olmuş zihinleri de bulandıracağım.

Bu yüzden kimse dönüp, “Kardeşim, sen ne yapıyorsun?” bile diyemeyecek.


Yazıyı buraya kadar okuyanlardan da ufak bir beklentim var:

Başka hangi konularda, farklı zamanlarda, farklı nedenlerden dolayı kızabilirim, sayfanın aşağısındaki yorum bölümünde öneri olarak bırakırlarsa güzel olur.

Hem bu sayede yorum yazanlara, “Neden yorum yazdınız?” diye kızar; yazmayanlara da, “Niye yazmadınız?” diye kızabilirim.


(Biliyorsunuz, bu sitemlerim, bu kızmalarım da heeeep sizi düşündüğüm için… :) Kelebek surat ve kalp emojisi… :) Yerseniz…)



211 views0 comments
bottom of page